Bir HugLoveKiss Doğdu
Bazı günler, masa örtüsünü sadece örtmek için değil, zamanı durdurmak için sererdik.
Mutfaktan yükselen sesler, kokular başka bir zamana götürürdü bizi.
Tencerenin içinden taşan buhar, bir anda duvarda dalgalanan bir gölgeye dönüşürdü.
O an, sıradan nesnelerin içi açılır; bir tahta kaşık yalnızca bir araç değil, hatıranın taşıyıcısı olurdu.
Bu ritüel zamanla kendiliğinden oluştu.
Çocukken, sofrada sessizce oturur, gözümüzle masanın küçük ayrıntılarında gezinirdik.
Oymalı tabaklar, yan yana dizilmiş çatallar, yanları peçeteyle silinmiş meze tabakları sanki kalemle çizilmiş gibi.
Sofraya oturulunca çatalın elde nasıl durduğuna, ekmeğin iki elin arasında nasıl bölündüğüne, kimsenin öğretmediği ama hepimizin bildiği o inceliklere takılırdı gözümüz.
Herkesin kendinde bir rolü olurdu.
Biri masaya yemekleri dizer, diğeri içecekleri doldururdu.
Biri herkesi karınları ağırana kadar güldürürken, diğeri tüm dertlerini dökerdi boş kalmış sürahiye.
Ve yatma vaktimiz geldiğinde bunu hiç istemezdik.
Ertesi gün uyanıp tekrar tekrar devam etsin diye oyunu kocaman bir davet sofrası üzerine kurardık.
Bir başa Barbie, diğer başa lahana bebek oturur, tüm oyuncaklar sofrayı kurmaya yardım eder ve yemek yerken koyu bir sohbet yapılırdı.
Herkes birbirine sarılır, yemekleri ne kadar sevdiğini söyler ve bol bol öpüşürlerdi.
Yemek, burada bir sonuç değil; bir bağlanma şekli oldu bizim için.
Şimdi masanın başına oturduğumuzda bazen özlem eşlik ediyor, bazen neşe, bazen de içten içe yayılan sessiz bir dinginlik.
Bu ruh hâlleri sofrada görünmez misafirler gibi yerini alıyor.
HugLoveKiss’i bir masa markasından öte, bir zaman markası olarak görüyoruz. Bir araya gelmenin, sadece yan yana oturmakla değil, aynı anda aynı hissi paylaşmakla ilgili olduğunu düşünüyoruz.
Bu yazı, o sofraların arasına sinmiş zamanı toplayacak.
Paylaştığımız yemeklerin değil, onları çevreleyen duyguların izini sürecek.
Çünkü yemeğin kendisi bir gün bitecek, ama onunla kurulan bağ — o dikkat, o özen, o yavaşlık — kalacak.
Ve belki de bizi birbirimize en çok yaklaştıran da tam olarak bu zamanlar olacak.